top of page











Anlatı, “zamanın çok eski olduÄŸu” ve dünyanın sınırlarının belirsizleÅŸtiÄŸi bir baÅŸlangıç formülüyle açılır. GeniÅŸ bozkırlar, han sarayları, ÅŸenlik kalabalıkları ve yer altıyla gök katlarını birbirine baÄŸlayan çok katlı bir evren, daha ilk bölümde kurulmuÅŸ olur. Bu evrende baÅŸ kahraman Altın-Ergek’tir. Onun kimliÄŸi yalnız kendi gücüyle deÄŸil, üç kulaklı açık doru atı ile birlikte tanıtılmasıyla tamamlanır: at, sadece bir binek deÄŸil, kaderin yönünü sezebilen bir “yoldaÅŸ” gibidir.

Altın-Ergek, kısmetinin Ay-Han’ın kızı Altın-Sabak olduÄŸunu öÄŸrenir. Ay-Han yurduna, kız için pek çok alpın toplandığı söylenir; bu da evliliÄŸin sıradan bir taliplik deÄŸil, bir tür toplumsal sınav ve meÅŸruiyet töreni olduÄŸunu gösterir. Kahraman bu haberle atını, zırhını, yay-okunu hazırlar; yolculuk “kısmet alma” döngüsünün hazırlık sahneleriyle büyütülür. Yolda dikkat çekici bir gerilim düÄŸümü kurulur: Altın-Ergek, bir alpın Han-Solo tarafından dövüldüÄŸünü görür ve araya girerek nedenini sorar. Han-Solo akrabalığı inkâr etmeye kalkar; fakat anlatı burada doÄŸaya “doÄŸrulayıcı” bir iÅŸlev verir: atların birbirini tanıması, birbirlerine yaklaÅŸması ve davranışlarıyla bağın ortaya çıkması, kan bağının inkâr edilemezliÄŸini vurgular. Böylece Altın-Ergek, hem haksızlığa müdahale eden hem de soy bağını yeniden yerine oturtan figür olarak belirir.

Ay-Han ülkesine yaklaşınca tören dünyası geniÅŸler: misafirlik, büyük sofralar, içki kâseleri, topluluk kalabalığı anlatının ritmini belirler. Tam bu sırada düzeni bozmak isteyen düÅŸmanca güç görünür: Kara-Mongıs ya da onun gönderdiÄŸi kılık deÄŸiÅŸtirmiÅŸ kel bir adam ortaya çıkar; amaç, ÅŸenliÄŸin huzurunu dağıtmak ve Altın-Sabak’ın kaçırılacağı tehdidini büyütmektir. Ay-Han, evlilik için koÅŸulları ilan eder: kahramanların yer altına inip çok katlı dünyalardan geçerek yeniden yeryüzüne çıkması ve ayrıca mavi halı/üç göÄŸe uzanan sınır çizgisi gibi “imkânsız” görünen bir eÅŸiÄŸi “toynak deÄŸdirmeden” aÅŸması gerekir. Bu sınavlar bir yandan fiziki güç, diÄŸer yandan kozmik düzenle iliÅŸki kurma becerisidir.

Sınavın kilit anında Altın-Ergek, “atının dizginini kimsenin tutamayacağını” söyler. Kalabalıktan sıradan giyimli bir kız çıkar, ısrar eder ve dizgini tutar; bu figür, sınavların “gizli anahtarı” gibi davranır. Kızın çığlığıyla gök yarılır, yer yarılır diye anlatılır; abartı diliyle kozmos sarsılır. Ardından dev kurtlar ve dev kuzgunlar saldırır. Altın-Ergek bu yaratıkları öldürür; burada kahraman sadece kendini deÄŸil, topluluk düzenini korur.

Ardından at yarışı/yer altı koÅŸusu baÅŸlar. Kahramanın atı rakibin siyah atını kovalar; yarış yer altı katmanlarına iner, yeniden yüzeye çıkar; geçiÅŸler, sınavın kozmolojik niteliÄŸini gösterir. Bu bölümde rakibin “canı/özü” dışsallaşır: kara kedi biçimine giren karanlık öz, kahramanın tarafında beliren ak kedi ile karşı karşıya gelir. Bir “ruh-mücadele” sahnesi yaÅŸanır; rakibin özü ezilerek yok edilir ve Kara-Mongıs’ın tehdidi bertaraf edilir. Tehlike geçince düÄŸün ÅŸöleni uzun sürer; “dileyen herkesin doyarak içtiÄŸi” ve toplumun huzurla dağıldığı bir kapanış kalıbıyla ilk döngü tamamlanır.

Zaman geçer; Altın-Sabak bir oÄŸlan doÄŸurur. Çocuk olaÄŸanüstü hızla büyür; üç gün içinde insan boyuna geldiÄŸi söylenir. Ad verme sahnesinde sisin içinden yaÅŸlı bir yabancı çıkar; iyi adın-kötü adın sonuçları üzerine öÄŸütler verir ve ritüeli yönetir. ÇocuÄŸa Altın-Topçı adı verilir. Tam bu sırada babanın atının yeniden gençleÅŸmesi, yeni kuÅŸaÄŸa eÅŸlik edecek bir “yeniden doÄŸuÅŸ” iÅŸareti gibi anlatılır. Sonra gökten bir mektup düÅŸer: Altın-Ergek’in kırkıncı gök katına çıkması ve orada yaÅŸaması istenir; Altın-Ergek ve Altın-Sabak göÄŸe çekilir, Altın-Topçı yeryüzünde kalır.

İkinci döngüde Altın-Topçı, kısmetinin Kün-Han’ın kızı KümüÅŸ-Sirge olduÄŸunu öÄŸrenir. Yola çıkar; yolda göÄŸe uzanan simgesel bir engel görür, doÄŸrudan çatışmadan ilerlemeyi seçer. Yol boyunca dönüÅŸüm ve aldatma motifleri (taÅŸa dönüÅŸme, biçim deÄŸiÅŸtirme gibi) sınavın tuzaklı doÄŸasını artırır. Kün-Han sarayında yine büyük misafirlik ve tören düzeni kurulur. Bu kez rakip Kara-Möke adlı zorbadır; büyük siyah atıyla yarış/çatışma kurar. Kün-Han, koÅŸunun çok katlı yer altı parkurunda yapılacağını söyler; yine kalabalıktan bir kız çıkar ve dizgini tutar.

Atlar duman deliÄŸine, yani yer altına iniÅŸ kapısına yönelir. Rakip at çok hızlıdır; kahraman atı geride kalır gibi olur. Yardımcı kız, atın kuyruÄŸunun dibinde kaynayan köpüÄŸü bir “gücün sınırı” iÅŸareti gibi okuyarak kahraman ata güç “ekler”; sonunda kahraman rakibi yakalar. Atlar kavga eder; kahramanın atı rakibin kuyruÄŸunun dibini ısırıp yaralar. Tam o sırada rakip atın içinden altın bir sandık düÅŸer; sandıktan dev bir yılan çıkar. Yılan, Kara-Möke’nin canı/özü gibidir. Kahraman atı, yılanın “ağıza alınmaması” gerektiÄŸi konusunda uyarır; Altın-Topçı yılanı diÅŸleyip parçalayıp yok eder ve rakibin yenilgisi kesinleÅŸir. Tehlike giderilince düÄŸün kurulur; Altın-Topçı ile KümüÅŸ-Sirge birleÅŸir. Anlatı, görev tamamlandıktan sonra huzur ve bereketle yaÅŸama, dinleyenin de bu mutluluktan pay alması temennisiyle kapanır.
bottom of page