top of page
Türk dillerinin sınıflandırılmasına yönelik çalışmalarda Teleütçe genellikle Altaycanın bir ağzı olarak değerlendirilmektedir. Ancak son yıllarda ayrı bir dil değişkesi olduğunu belirten çalışmalar da bulunmaktadır. Kuşkusuz bir dilin başka bir dilin değişkesi olduğunu belirleyen dilbilimsel bakış açılarının yanı sıra politik, sosyolojik ve o dil topluluğun bakış açıları da kimi zaman önem arz etmektedir. Teleütler genellikle Altaycanın bir ağzını konuştuklarını kabul etmemektedir. Altay Cumhuriyetinden farklı bir coğrafyada yaşamaları ve Altayca ile mevcut coğrafi şartlar nedeniyle sınırlı bir dil ilişkisinin bulunmasının yanı sıra son yıllarda farklı bir etnik unsur olarak görülerek az sayılı halklar içerisinde yer almaları onları farklı bir dil konuştukları düşüncesine yöneltmiştir.

Bu anlamda Sovyetler dönemi ile birlikte farklılaştırılan bu dil topluluğu günümüzde de ayrı bir etnik unsur olarak farklı bir dil konuşmaktadırlar. Kâşgarlı Mahmud’un sınıflandırmasını bir kenarda tutacak olursak 19. yy.a kadar uzanan sınıflandırma çalışmalarında ise başlangıçtaki dil dışı unsurların ölçüt olarak kabul edilmesinden yola çıkılarak Teleütçe de farklı bir dil değişkesi olarak görülmüştür. Arat’ın (1987, ss. 64-149) verdiği kendisinden önceki bazı sınıflandırılmalarda Teleütçenin konumu şöyledir: İlk sınıflandırma çalışmalarından olan F. Adelung’un sınıflandırmasında Teleütçe de yer almaktadır. Bu sınıflandırmada Teleütler “Kuzey Tatarları” olarak da adlandırılan “Asıl Tatarlar” grubunun içerisinde yer almaktadır. “Saf Tatarlar” ve “Moğul-Tatar Irkı” olarak iki alt gruba ayrılan bu grupta Teleütler ve Telengütler Moğul-Tatar ırkı olarak belirlenen alt gruptadır. Teleütler bu alt grupta diğer altı alt gruptan birini oluşturmaktadır.

Aynı zamanda muhtemelen Şorların dâhil olduğu Tom, Biy ve Kaça havzasında da Teleütleri ismen yer almasa da Kuznetsk Tatarlarının içerisinde de yer almalıdır. Çünkü en azından 19. yy.da Teleütlerin bir bölümünün Tom ve Biy havzalarından yaşadıklarını biliyoruz. 19. yy.ın ilk yarısındaki sınıflandırma olan Klaproth (1823) sınıflandırmasında da Teleütler 23 Türk diyalektinden biri olarak gösterilmiştir. Daha sonraki sınıflandırmalarının büyük bölümünde yine Teleütçe ayrı bir diyalekt olarak ele alınmıştır. Bunlardan Balbi (1826), Teleütleri Güney Sibiryalılar grubunda Tölötler ile birlikte ele almıştır. Bunlar Tölös kavmi olmalıdır. Palmblad (1827) ise Teleütleri Türkçe konuşan ama Türk aslından olmayan kavimler içerisinde değerlendirmiştir.

Türk dilbiliminin kurucusu Radloff’un daha önceki tasniflere nazaran daha bilimsel ve ayrıntılı olan tasnifinde Teleüt diyalekti Doğu grubundaki Asıl Altay diyalektleri içerisinde yer alır. Bu grupta Teleüt diyalektinden başka Altay diyalekti bulunmaktadır. Radloff’un bu iki dili birbirinden ayırmak üzere kullandığı iki ölçütten biri dudak uyumunun zayıf oluşundan dolayı /ü/ sesinden sonra /e/ sesinin gelmesidir. Bir diğer ölçüt ise bugün de belirleyici olarak görülen Eski Türkçe sözbaşı /y/ sesinin Teleütçede /y’=dy/ olarak bulunmasıdır. Bugün de bu ses Altaycada /d’/ ya da /c/ ve /ć/ (Güner Dilek, 2015, s. 136-138) sesine gelişmiştir. Teleütçede ise bu ses dağınık olmakla birlikte /t’/ /y/ ve /c/ ye gelişmiştir. Ancak palatal /t’/ye gelişen örnekler daha yaygındır. Daha sonraki sınıflandırma çalışmalarından kavim adlarına göre bir sınıflandırma yapan Vámbéry (1885) ise Teleütleri Sibirya Türkleri içerisinde 17 kavimden birisi olarak gösterilmiştir. Katanov (1903) Teleütçenin yaşayan 44 Türk diyalektinden birisi olduğunu belirtmiştir. Ramstedt (1938) tarafından yapılan sınıflandırma denemesinde ise Teleütçe y- alt grubu içerisinde (taġ > tō ya da tū) Baraba; Altay (Altay Kalmıkları, Teleüt, Lebed, Kumandı) grubunda yer alır.

Türk dil ve diyalektleri için en çok seslik kullanan ilk sınıflandırma olan Samoyloviç (1922)’te Teleütçe taw grubu içerisinde yer almaktadır. Bu grupta ayrıca Altay, Kumandı, Kırgız, Kumuk, Karaçay, Balkar, Tobol, Baraba, Mişer, Başkurt, Kırım, Karaim, Nogay ve Kazak diyalektleri de bulunmaktadır. Ancak bu durum sınıflandırma denemesinin eleştirilmesine yol açan durumlardan birisini ortaya çıkarmıştır (Tekin, 2005, s. 369). Çünkü /aġ/ ses grubu Kırgızcada /ō/ ve Altaycada /ū/ biçiminde gelişmiştir. Daha sonraki sınıflandırma çalışmalarında Bogoroditskiy (1934), Teleütçeyi Altay grubu içerisinde yer alan güney alt grubuna dâhil etmiştir. Burada Teleüt (Telenget, Teleŋet) ile Asıl Altay (Altay kişi, Altay Kalmıkları) yer almaktadır. Bu sınıflandırmanın önemi Altay, Teleüt, Kumandı, Tuba ve Şor (Kondoma) diyalektlerinden oluşan Altay grubunun ilk kez kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmasıdır.

Daha sonraki sınıflandırmalardaki coğrafi adlandırmalarda Bogoroditskiy’nin sınıflandırması bu bakımdan kaynaklık teşkil edecektir. Oldukça ayrıntılı bir sınıflandırma olan ve günümüzde Rusya’daki Türkoloji çalışmalarında da yaygın olarak kullanılan Baskakov’un sınıflandırmasında (1952) Teleütçe Doğu Hun Dalı içerisinde Kırgız-Kıpçak alt grubunda yer alır. Bu grupta Eski ve yeni Kırgızca ile Altay (Teleüt ve Telengit) dil ve diyalektleri bulunmaktadır. Kuzey Altay diyalektleri ise Hakas alt grubunda yer almıştır. Teleütçe bu tasniften yola çıkılarak Rusya’daki pek çok çalışmada Kırgız-Kıpçak dili olarak değerlendirilmektedir. Baskakov bu tasnifi dışında Altay ağızlarını kendisi içerisinde Güney ve Kuzey diyalektleri olarak değerlendirmiştir (Baskakov, 1947, s. 221-2). Bu grup içerisinde Teleütler güney kolunda yer almaktadır. Arat’ın tasnifinde ise Güney Altay diyalektlerinin nerede olduğu ancak yorumlarla anlaşılabilmektedir.

Buna göre Güney Altay diyalektleri tav- grubunda (Şimâl) yer almaktadır. Tekin aġ ses grubunun farklı olarak geliştiği Kırgızca ve Altaycanın bir arada değerlendirilemeyeceğini belirterek bu sınıflandırmayı eleştirmiştir (Tekin, 2005, s. 374). Modern Türk dil ve diyalektlerini altı fonetik ölçütle sınıflandıran Tekin ise Teleütçeyi Güney Altay diyalektleri ile birlikte tūlu grubu içerisinde değerlendirmiştir (Tekin, 2005, s. 382).
bottom of page